.jpg)
Bir Kahramanın Kronolojisi
- 1881 - Mustafa Kemal Atatürk Selanik’te doğdu.
- 1886- Mustafa Kemal Şemsi Efendi Okuluna başladı.
- 1893 - Mustafa Kemal Selanik Askerî Rüştiyesine başladı.
- 13 Mart 1896 - Mustafa Kemal Manastır Askerî İdadisine girdi.
- 13 Mart 1899 - Mustafa Kemal Harp Okuluna başladı.
- 10 Şubat 1902 - Mustafa Kemal Harp Akademisine girmesi ve burada gazete çıkardı.
- 11 Ocak 1905 -Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun oldu.
- 5 Şubat 1905 Mustafa Kemal Şam’da bulunan 5. Ordu'ya bağlı 30. Süvari Alayına atandı.
- Ekim 1906 -Mustafa Kemal arkadaşlarıyla Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu, topçu stajını yaptı, Kolağası oldu.
- 23 Temmuz 1908 - Mustafa Kemal Meşrutiyet’in ilanı için çalışmaya başladı.
- 23 Nisan 1909 - Mustafa Kemal 31 Mart Olayında Harekât Ordusu Kurmay Başkanı olarak İstanbul’da görev aldı.
- 5 Ekim 1911 - Mustafa Kemal Tobruk ve Derne’de İtalyanlara karşı Trablusgarp Savaşı’na katıldı, Tobruk ve Derne saldırısını yönetti, bu saldırıda gözünden yaralandı.
- 27 Ekim 1913 - Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliterliği'ne atandı.
- 1 Mart 1914 - Mustafa Kemal Yarbaylığa yükseltildi.
- 2 Şubat 1915 - Mustafa Kemal’in Eceabad’ta (Maydos) bulunan 19. Tümen Komutanlığına atandı.
- 8-9 Ağustos 1915 -Mustafa Kemal Anafartalar Komutanlığına atandı.
- 17 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal Kireçtepe Zaferi’ni kazandı.
- 21 Ağustos 1915 -Mustafa Kemal İkinci Anafartalar Zaferi’ni kazandı.
- 1 Nisan 1916 - Mustafa Kemal Tuğgeneralliğe yükseldi
- 6 Ağustos 1916 - Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş’u düşman elinden kurtardı.
- 15 Aralık 1917 - Mustafa Kemal Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya gitti.
- 31 Ekim 1918 - Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Komutanı oldu.
- 13 Kasım 1918 - Mustafa Kemal Istanbul’a döndü.
- 16 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Bandırma Vapuru ile Istanbul’dan ayrıldı.
- 19 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıktı.
- 21 Haziran 1919 -Mustafa Kemal ulusal güçleri Sivas Kongresi’ne çağırdı.
- 8-9 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal askerlik görevinden istifa etti.
- 23 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal Erzurum Kongresi’ni topladı ve Temsil Heyeti seçildi.
- 4 Eylül 1919 - Sivas Kongresi’nin toplandı ve Mustafa Kemal Kongre Başkanlığına seçildi.
- 11 Eylül 1919 - Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Başkanlığı’na seçildi
- 20-22 Ekim 1919 - Amasya Görüşmelerini gerçekleştirdi.
- 7 Kasım 1919 - Mustafa Kemal Erzurum’dan milletvekili seçildi.
- 27 Aralık 1919 - Mustafa Kemal Temsil Heyeti ile Ankara’ya geldi.
- 19 Mart 1919- Mustafa Kemal tarafından Ankara’da üstün yetkiyi taşıyan bir Millet Meclisi toplanması duyurusunun yapıldı.
- 23 Nisan 1920- Mustafa Kemal Ankara’da Büyük Millet Meclisini açtı.
- 24 Nisan 1920-Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçildi.
- 5 Mayıs 1920- Mustafa Kemal’in başkanlığında ilk Hükümet toplandı.
- 6-10 Ocak 1921 - I. İnönü Savaşı’nın yapılması, Mustafa Kemal’in İnönü’ye “…Bu başarının kutsal topraklarımızı düşman istilâsından tamamiyle kurtaracak olan kesin zafere bir hayırlı başlangıç olmasını Allah’dan dilerim.” telgrafını çekti.
- 26 Mart /1 Nisan 1921 - II. İnönü Savaşı’nın yapılması, Mustafa Kemal’in ismet İnönü’ye “Siz orada yalnızca düşmanı değil ulusun makus talihini de yendiniz” telgrafını çekti.
- 10 Mayıs 1921 - Mustafa Kemal'in önerisiyle, TBMM’de “Anadolu ve Rumeli Mûdafaa-i Hukuk Grubu” kuruldu. Mustafa Kemal, bu grubun başkanlığına seçildi.
- 21 Haziran 1921 - Mustafa Kemal, Fransız elçisi F. Boullion ile Ankara’da görüştü.
- 5 Ağustos 1921-Mustafa Kemal, Başkomutanlık görevine getirildi.
- 22 Ağustos 1921-Mustafa Kemal yönetiminde Sakarya Meydan Muharebesi başladı.
- 19 Eylül 1921- Mustafa Kemal’e mareşallik rütbesi ve gazilik ünvanı verildi
- 26-30 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal, Kocatepe’den Büyük Taarruz’u yönetti.
- 30 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal, Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşını kazandı.
- 1 Eylül 1922 - Gazi Mustafa Kemal, “Ordular! ilk hedefiniz Akdeniz’dir,ileri!" emrini verdi.
- 10 Eylül 1922 - Gazi Mustafa Kemal, İzmir’e geldi ve aynı gün Türk ordusu Bursa’yı düşmandan geri aldı.
- 1 Kasım 1922 - Gazi Mustafa Kemal’in önerisi ile saltanatın kaldırıldı.
- 14 Ocak 1923 - Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın annesi Zübeyde Hanım İzmir’de öldü.
- 20 Ocak 1923 - Gazi Mustafa Kemal Paşa Latife Hanım ile evlendi.
- 17 Şubat 1923 - Gazi Mustafa Kemal’in emriyle İzmir’de ilk kez Türkiye İktisat Kongresi toplandı.
- 24 Temmuz 1923 - Lozan Barış Antlaşması imzalandı.
- 11 Ağustos 1923 - Gazi Mustafa Kemal, II.TBMM başkanlığına seçildi.
- 29 Ekim 1923 - Anayasa değişikliği yapılarak Cumhuriyet ilan edildi.
- 29 Ekim 1923 - Gazi Mustafa Kemal ilk cumhurbaşkanı seçildi.
- 1 Mart 1924 - Gazi Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi’nde halifeliği kaldırdı ve öğretimin birleştirilmesi hakkında açış nutkunu söyledi.
- 24 Ağustos 1924 - Gazi Mustafa Kemal Kastamonu’da şapka giydi.
- 14-15 Haziran 1926 - Mustafa Kemal’e İzmir’de hazırlanan suikast girişiminin ortaya çıktı.
- 1 Temmuz 1927 - Gazi Mustafa Kemal, cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk kez İstanbul’a gitti.
- 1 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal 2. kez cumhurbaşkanlığına seçildi
- 9 Ağustos 1928 - Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu’nda Türk harfleri hakkında nutkunu söyledi.
- 12 Nisan 1931 - Gazi Mustafa Kemal'in emriyle Türk Tarih Kurumu kuruldu.
- 4 Mayıs 1931 - Gazi Mustafa Kemal 3. kez cumhurbaşkanlığına seçildi.
- 12 Temmuz 1932 - Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurdu.
- 29 Ekim 1933 - Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyetin 10. yıldönümünde tarihi nutkunu söyledi.
- 24 Kasım 1934 - Mustafa Kemal’e TBMM tarafından “Atatürk” soyadı verildi.
- 1 Mart 1935 - Atatürk 4. kez Cumhurbaşkanlığı’na seçildi.
- 5 Şubat 1937 - Atatürk altı ilkesi anayasaya girdi.
- 1 Mayıs 1937 - Atatürk çiftliklerini hazineye ve taşınamaz mallarını da Ankara Belediyesine bağışladı.
- 28-29 Ekim - 1937 Atatürk,son kez Ankara’da Cumhuriyet Bayramı törenlerine katıldı.
- 31 Mart 1938 - Atatürk hastalığı hakkında günlük resmi duyurular yayına başladı.
- 10 Kasım 1938 Atatürk vefat etti.
- 21 Kasım 1938 Atatürk’ün naaşı geçici olarak Etnografya Müzesine konuldu.
- 10 Kasım 1953 Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e nakledildi.

Atatürk Diyor ki...
Milli Birlik ve Beraberlik
Millet ve biz yok, birlik halinde millet var! Biz ve millet ayrı şeyler değiliz. Ve şunu kesin olarak söyleyeyim ki bir millet, varlığı ve bağımsızlığı için her şeye girişir ve bu amaç uğrunda her özveriyi yaparsa, başarılı olmaması mümkün değildir. Elbette başarılı olur. Başarılı olamaz ise o millet ölmüş demektir. Şu halde, millet yaşadıkça ve her türlü özveride bulundukça başarılı olamaması düşünülemez ve böyle bir şey söz konusu olamaz! (Kaynak: Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, c.2 s.346)
Milletin bağımsızlığını, yine milletin gayret ve kararı kurtaracaktır. (Kaynak: Nutuk, s.31)
Düşman süngüsü altında milli birlik olamaz. Ancak özgür vatan topraklarında vatansever, özverili arkadaşlar el ele vererek memleketin bağımsızlığı ve milletin özgürlüğü için çalışabilirler. (Kaynak: Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 118)
Milletimiz çok büyüktür. O tutsaklık ve aşağılık kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine ‘Ey millet! Sen tutsaklık ve aşağılığı kabul eder misin?’ diye sormak gerekir. Ben, milletin vereceği cevabı biliyorum. Ben, milletin büyüklüğünü biliyor ve bu soru karşısında onun, o soruyu soran çocuklarını canı gibi seveceğini ve alınlarından öpeceğini biliyorum. Ben biliyorum ki bu millet, kendisine bu soruyu soran çocuklarının, hep bu esasa dayanan çare ve hazırlıklarını canla, başla, kabul edecektir. (Kaynak: Yunus Nadi Abalıoğlu, Ankara’nın İlk Günleri, s. 99)
Türk Kadını
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim’ diyemez. (Kaynak: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 147)
Kimse inkâr edemez ki, bu savaşta ve ondan önceki savaşlarda milletin yaşama yeteneğini tutan, hep kadınlarımızdır. Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsulü pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin savaş gereçlerini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o özverili, o kutsal Anadolu kadınları olmuştur. Bu nedenle hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı gönül borcu ve teşekkürle sonsuza dek analım ve kutlayalım. (Kaynak: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, S.148)
Bu millet, esas eğitimini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her dönemin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek kuşaklar yetiştirmeye yeteneklidir. (Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, s. 529)
Milli Egemenlik
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, S. 58)
Milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar, her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. (Kaynak: Atatürk’ün Telgraf ve Beyannameleri, s. 82)
Arkadaşlar! Türkiye Devleti’nde ve Türkiye Devleti’ni kuran Türkiye halkında hükümdar yoktur, diktatör yoktur! Hükümdar yoktur ve olmayacaktır; çünkü olamaz. Yalnız bir kuvvet vardır, o da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve varlığıdır. (Kaynak: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 300)
Egemenliğe doğrudan doğruya sahip olmanın değerini pek iyi anlayan ve pek iyi bilen millet, bu kutsal egemenliğe karşı belirecek her tehlikeyi yok edecektir. (Kaynak: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, 135)
30 Ağustos Zaferi Hakkında
Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri! Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum. (Kaynak: Kemal Arıburnu, Atatürk Anekdotları, s.120)
Ordular! İlk hedefinizin Akdeniz’dir. İleri! (Kaynak: Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, s. 449)
Lozan Barış Antlaşması Hakkında
Lozan Barış Antlaşması’nın içine aldığı esasları, diğer barış teklifleriyle daha fazla karşılaştırmaya gerek olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir belgedir. (Kaynak: Nutuk, s. 767)
Montreaux Boğazlar Sözleşmesi Hakkında
Bugün bayram günüdür. Sevinç günüdür. Çünkü Lozan, Montrö’de taçlandırılmıştır. Lozan tamdır ve tamlığını daima tarihte okutacaktır. Fakat ona üzüntü veren ufak bir şey, Boğazlar vardı. İşte o Montrö’de çözümlenmiştir. (Kaynak: Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.170)
Cumhuriyet Hakkında
Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan yönetim, cumhuriyet yönetimidir. (Kaynak: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 3 s.74)
Cumhuriyet, imkân demektir. Cumhuriyet yalnızca adıyla bile özgürlüğünü aşılayan sihirli bir aşıdır. Görülecektir ki, cumhuriyet imkânları olan her memleket, özgürlük davasında er geç başarılı olacaktır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları en ileri aşamalara götüren imkânları verir. Bağımsızlık ve özgürlüğüne sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkânlara sahip demektirler. O halde cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır. Cumhuriyeti bu anlamıyla ve bu kapsamıyla anlamak gerekir. (Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, nakleden Münir Hayri Egeli, s. 45)

Türk Devrimi Hakkında
Uçurumun kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız, devrimler. İşte Türk Genel Devrimi’nin kısa bir ifadesi, (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s.365)
Eğitim Hakkında
Eğitim ve Öğretim millet olmanın, bayındır bir vatan kurmanın temel şartıdır. Dünyanın, olacağına akıl erdiremediği büyük ve milli bir mücadeleyi başarmış olan Türkiye, olmaz gibi görünen bu önemli ve çok büyük savaşı da başarısıyla sonuçlandıracaktır. Bunda kimsenin şüphesi olmasın. (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 232)
Milletimizin siyasal, toplumsal hayatında, milletimizin fikri eğitiminde rehberimiz bilim ve teknik olacaktır. Okul sayesinde, okulun vereceği bilim ve teknik sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzelliğiyle gelişir. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 43)
Bir millet kültür ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin sürekli sonuçlar vermesi, ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan, birinci ordunun verimli sonuçları kaybolur. (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 240)
Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının Kurulması Hakkında
Türk Tarih ve Dil Kurumlarının, Türk milli varlığını aydınlatan çok değerli ve önemli birer bilim kurumu niteliğini aldığını görmek, hepimizi sevindirici bir olaydır. Tarih Kurumu, yaptığı kongre, kurduğu sergi, yurt içindeki kazılar, ortaya çıkardığı eserlerle şimdiden bütün bilim dünyasına kültürel görevini yapmaya başlamış bulunuyor. 1937 (Kaynak: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 386)
Harf İnkılabı Hakkında
Her leyden evvel, her gelişmenin ilk yapı taşı olan soruna değinmek isterim. Her araçta evvel, büyük Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. Büyük Türk milleti, bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve soylu diline kolay uyan böyle bir araç ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı, ancak Latin esasından alınan Türk alfabesidir. Basit bir deneyim, Latin esasından alınan Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır. 1928 (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 345)
Türk harflerinin kabulüyle hepimize, bu memleketin bütün vatanını seven yetişkin evlatlarına önemli bir görev düşüyor. Bu görev, milletimizin toptan okuyup yazmak için gösterdiği istek ve aşka gerçekten hizmet ve yardım etmektir. (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 259)
Cumhuriyetçilik İlkesi Hakkında
Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare cumhuriyet idaresidir.” (1924)
“Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükûmetidir ki, onun ismi Cumhuriyet’tir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükûmet millettir, millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları, kendilerinin milletten ayrı olmadıkları ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.” (1925)
“Cumhuriyet yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.” (1925)
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” (1926)
“Millî azim ve bilincin kıymetli eseri olan değerli Cumhuriyetin bugünkü ve yarınki neslin demir ellerinde her an yükselip sağlamlaşacağına güvenim tamdır” (1927)
“Cumhuriyet’in iç siyaseti vatandaşın yaşayışını hiçbir etki, baskı ve sataşmanın tesirinde bırakmaksızın sağlamaktır.” (1929)
“Yolunda çalıştığımız büyük kutsal ideali halkın kalbinde bir fikir hâlinden bir his hâline getirmelisiniz. Demokrasinin ne olduğunu halka anlatmak, madde madde açıklamak lazımdır. Cumhuriyeti, onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Onlara cumhuriyet prensiplerini sevdiriniz. Bunu kalplere yerleştirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayınız.” (1930)
“Demokrasi prensibinin, en modern ve mantıki uygulanmasını sağlayan hükûmet şekli, cumhuriyettir.” (1930)
“Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyet’i kurduk; o, on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır.” (1933)
“Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibarıyla, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.” (1936)
Efendiler, vatanın birliğini, hürriyet ve istiklâlini temin eden milletimizi Cumhuriyet idaresine kavuşturan inkılâbımız; iktisadi refah ve saadetimizi, medeniyet âleminde lâyık olduğumuz yeri de temin edecektir.” (16.09.1924, Trabzonlularla Konuşma)
Milliyetçilik İlkesi Hakkında
“Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir.” (1930)
"Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar." (Nutuk, 15-20 Ekim 1927)
"Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur." (Nutuk, 15-20 Ekim 1927)
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bu damarlar, birbirini tanısın. Türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelik çabalar boğulmaya mahkûmdur. Türk milleti kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara hoşgörü gösterecek bir topluluk değildir." (8 Eylül 1932)
Halkçılık İlkesi Hakkında
“İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir.” (1921)
“Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir.” (1921)
“Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir.” (1923)
“Bizim görüşümüz-ki halkçılıktır– kuvvetin, kudretin, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır.” (17. 07. 1920, T.B.M.M)
Devletçilik İlkesi Hakkında
“Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak.” (1936)
“Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır.” (1930)
“Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir.” (1937)
Laiklik İlkesi Hakkında
“Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir.” (1930)
“Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir.” (1930)
“Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz.” (1926)
İnkılapçılık İlkesi
Türk ulusu çok büyük olaylarla ispat etti ki, yenilikçi ve devrimci bir ulustur. Son senelerden önceki devirlerde de ulusumuz yenileşme yolları üzerinde yürümeye, sosyal devrime girişmemiş değildir. Ama gerçek yararlar görülemedi. Bunun sebebin araştırdınız mı? Bu sebep işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. 30.08.1925, Kastamonu.
Gezdiğim ve gördüğüm her yerde millet, bilgisizlik ve taassuba harp ilânı halindedir. Medeniyet ve yenilik yolunda bir an kaybetmeye izni yoktur. Paslı beyinlerin şuursuz sözleri, anide milletin müşterek ve müthiş öfkesiyle bunalmaktadır. Bunu gözlerimle gördüm. 1924 (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c1, s. 149)
Bugüne kadar elde ettiğimiz başarı, bize ancak ilerleme ve medeniyete doğru bir yol açmıştır; yoksa ilerleme ve medeniyete henüz ulaşılmış değildir. Bize ve torunlarımıza düşen vazife, bu yol üzerinde tereddütsüz yürümektir. 1923 (Atatürk’ün S.D.I, S. 307)
“Zafer «Zafer benimdir» diyebilenindir; başarı «başarılı olacağım» diye başlayanın ve «başarılı oldum» diyebilenindir.”(Konya, 1925)
“Millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, keşiflerinden, gelişmelerinden yararlanalım, ama unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak zorundayız.” (1923, Konya) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 145)
“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların, (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır.” (1925)
“Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.” (1925)

Milli Mücadele Hakkında
Birinci İnönü Meydan Muharebesi, inkılâp tarihimizin çok mühim, çok verimli bir sayfasıdır. Gelecek nesiller ve bütün dünya bu sayfayı araştırıp inceledikçe, Türk inkılâbını yapan bugünkü Türk ordusunu ve bu orduyu bağrından çıkaran bugünkü Türk topluluğunu, elbette saygı ile anacak ve takdir edecektir. 1925 (Atatürk’ün S.D. II, s. 205)
“Başarı, tüm ulusun azim ve inancıyla çabasını birleştirmesi sonucu kazanılabilir.”(1921, İzmir) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, CII, Ankara,1997, s80-81)
“Dünya bir sınav alanıdır Sınavda başarılı olmadan iyiliksever davranışlar beklemek boşunadır.”(ÂFET İNAN, A, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, İş Bankası Yayınları, s3)
Milli Eğitim Hakkında
Milli eğitimin ne demek olduğunu bilmekte artık bir karışıklık ve yanlış anlama olmamalıdır. Bir de milli eğitim esas olduktan sonra onun dilini, usulünü, vasıtalarını da ulusal yapmak zorunluluğunu tartışmak gereksizdir. Milli eğitim ile geliştirilmek ve yükseltilmek istenen genç beyinleri bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayali fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak lazımdır. (1924, Samsun) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 202-206)
Türkçe Hakkında
Milliyetin çok açık niteliklerinden biri dildir. Türk Milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk düşüncesine bağlı olduğunu iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz. (Önder Mehmet, Atatürk’ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, Ankara, 1998, s.8)
Tarih Hakkında
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır” (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1984, Üçüncü Baskı, s.138)
“Herhangi bir tarihi elinize aldığınız zaman onun gerçeğe uygun olup olmadığına güven duymak için dayandığı kaynak ve belgeleri araştırılır. Bizim şimdiye kadar doğru bir millî tarihe malik olamayışımızın sebebi tarihlerimizin, hakikî okuyucuların belgelere dayanmaktan ziyade ya birtakım meddahların veya birtakım kendim beğenmişlerin hakikat ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak bedbahtlığıdır” (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1984, Üçüncü Baskı, s., 138)
Gençlik Hakkında
“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt II, s.182)
“Benim anladığım gençlik, bu inkılâbın fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim nazarımda yirmi yaşında bir yobaz ihtiyar, yetmiş yaşında bir idealist ise zinde bir gençtir” (Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Hazırlayan: Utkan Kocatürk, 3. Basım 1984, s.165)